Onlar (emperyalistler) hiç kaybetmediler! Sadece kârdan zarar ettiler! Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir süre sömüremediler. Bunun için de çok kızdılar! Ceplerine koydukları sömürgeci taleplerini günü gelince misliyle önümüze koydular! Koymaya da devam ediyorlar.
Sömürgeciler hep kazanan taraf olmuştur! Güncel gelişmelere baktığımızda sömürgeciler kendi aralarında çatışır gibi görünse de birbirlerini yemezler!
Yani aslanların kendi arasındaki güç mücadelesidir bu sözde çatışmaları! Ancak bir zebra gördüklerinde birlikte koşarlar avın üzerine!
“Kasa her zaman kazanır!” zarara girme konusunu şansa bırakmayan kumarhanenin sloganıdır bu! Türkiye gibi sömürgecilerin pençesindeki ülkelerin durumunu bu söz kısaca açıklar.
Bu yaklaşım devam ettiği sürece Türkiye'yi kim yönetirse yönetsin kısa veya uzun vadede kazanan yine Batılı sömürgeciler olacaktır!
Küresel sistem sömürenler ve sömürülenler üzerine kurulmuştur! Türkiye bu yapı içinde ne yazık ki sömürülenler sınıfına dahildir!
Bu durumun en önemli kanıtlarından biri ve en önemlisi; Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesimin ülkedeki toplam servetin yüzde 40’ına sahip olmasıdır.
İsviçreli Credit Suisse ve UBS tarafından 2024 yılında yayımlanan verilere göre en zenginlerin servetten aldıkları paya bakıldığında en büyük dengesizlik Türkiye’dedir.
Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim servetin yüzde 39,5’ine sahip. Türkiye; en zengin yüzde 1 ve geriye kalan yüzde 99 arasındaki servet eşitsizliğinde 21 Avrupa ülkesi içinde birinci konumda bulunmaktadır.
84 milyon beşyüz bin kişi ülkedeki tüm gelirin yüzde 60’ını bölüşürken; sadece 850 bin kişilik mutlu azınlık toplam gelirin yüzde 40’ını iç ediyor! Bu veriler Türkiye'deki sömürünün büyüklüğünün ne kadar korkunç ve kabul edilemez olduğu ortaya koyuyor.
Türkiye'deki varsıllar ile yoksullar arasındaki bu büyük gelir farkı kabul edilebilir düzeye gelmeden hangi sorunu çözmeye kalkarsanız kalkın sadece slogan olarak kalır!
Siyasetçiler 'Şu Türkiye! Bu Türkiye!' Diye slogan atar, yandaş ve muhalif basın bunları manşet atar, ortalık köpürtülür, beka sorunuydu, enflasyonla mücadeleydi gibi demeçler verilir, yoksullar da bu sloganların etrafında birbirini suçlayıp, çatışıp ve gerçek sorundan uzaklaşırken 850 bin kişilik sömürgeci azınlık yaklaşık 85 milyonun hakkını yemeye devam eder.