Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Coşkun Kartal

Coşkun Kartal  |  BERLİN

YAZARIN TÜM YAZILARI

İnsanlık Düşmanlarına Karşı Uluslararası Dayanışma!

70’li Yıllardan Batı Berlin Anıları (4)

Amerika Birleşik Devletleri ‘nin, sözün tam anlamıyla “dünyayı kana buladığı” 1970’li yıllarda, Aşık Mahzuni Şerif’in çok söylenen ve dinlenen bir türküsü vardı;

Bütün insanlık adına/Amerika gatil, gatil/ Kanun yapar, kendi teper/Amerika gatil, gatil!/Vietnam’ın suçu nedir/Hür yaşamak ayıp mıdır?Atom patlat ister kudur/Amerika gatil gatil!”

Elli küsur yıl önce bile ipliği pazara  çıkmış durumdaki “süper güç”,  uzunca bir süredir Ortadoğu’daki ileri karakolu  İsrail’in marifetiyle kan döken, can alan savaş makinesini, “yine” harekete geçirdi.

Başında, 85 yıl öncesinin Hitler’i gibi kendini yenilmez sanan bir “çılgın” olsa da, aslında başkan kim olursa olsun,  dünyanın tümünü iliğine kadar sömürmeyi hedefleyen  bu “sınıfsal saldırganlık”kısa zamanda bitecek gibi görünmüyor.

Yani, rahmetli Aşık Mahzuni Şerif’in yarım asır önceki deyişi bugün de geçerli..

Kısacası, Gazze’de on binlerce masum çocuğun da içlerinde bulunduğu 70 bin’den fazla sivilin canını alan, İran’a bombalar yağdıran  gözü dönmüş canilerin, bölgede işlediği cürümler yeni başlamadı.

Amerika ve Ortadoğu’daki tetikçisi İsrail, o gün de katil sayılıyordu, bu gün de katil sayılıyor!

1970’li yıllarda Filistinlilerin ve çevredeki ülkelerin topraklarını gasp etmeleri, saldırı altındaki ülkelerinden Lübnan, Ürdün gibi ülkelerde kurulan mülteci kamplarına sığınan sivilleri, oralarda da katletmeleri dünya gündemindeydi.

O zaman Şah’ın başında olduğu (eski) İran “dostları”ydı!

İran, İsrail’e düşman değildi ve kuzey komşusu Sovyetler’e karşı Amerika’nın emriyle CENTO denilen dört üyeli bir askeri pakt kurmaktan gurur duyuyordu!

Türkiye olarak biz de bu paktın üyesiydik ve  faaliyette olduğu 20-25 yıllık zaman diliminde , ülkemizde de,   öncelikli olarak NATO ve CENTO’ya bağlılıkların vurgulandığı açıkça vurguladıkları üç askeri darbe yaşamıştık.

Öte yandan, tüm batılı emperyalizm yanlısı ülkeler gibi, soğuk  savaşın merkezi konumundaki Batı Berlin yönetimi de,  kenti işgal altında tutan üç ülkeden  biri olan Amerika’yı , dünyanın dört bucağındaki emperyalist saldırılarında kayıtsız şartsız destekliyordu.

Örneğin, Vietnam’da ulusal kurtuluş ordularının  ABD’ye karşı nihai zafere giden saldırıları, Batı Berlin yönetimini nedense çok telaşlandırmıştı!

Vietnam kurtuluş güçleri tam da Amerika’yı def etmek üzereyken, Belediye binasına şöyle bir pankart asılmıştı:

Wir Protestieren Die Unmenschliche Agression Der Kommunisten İn Vietnam!”

(Komünistlerin Vietnam’daki insanlık dışı saldırganlığını protesto ediyoruz!)

Alman üniversite öğrencilerinin çoğu, Amerika’nın Vietnam saldırılarını kınıyor ve Batı Alman başbakanı Willy Brandt’ı ABD başkanı Richard Nixon’la işbirliği yapmakla suçluyorlardı.

Üniversite gençliğinin o zamanki başlıca sloganı, “Nixon Mörder - Brandt Komplize” idi. Yani “Nixon katil, Brandt işbirlikçisi!”

Zira Amerika,Vietnam da sivillerin içinde olduğu köyleri napalmla yok etmiş, en insanlık dışı katliamları yapmıştı.

Vietnam kurtuluş savaşını “insanlık dışı” diye yaftalamak, tam bir yüzsüzlük örneği idi.

(Bugün İsrail’in Gazze’de hastanelerin de içinde bulunduğu  koca kenti yerle bir ederken, kendilerine yönelik saldırı olunca “savaş suçu” diye ağlamasına benzemiyor mu?)

1970’lerin başlarında, dünyanın başka pek çok ülkesinde de Amerikan güdümlü faşist yönetimler hüküm sürüyordu.

Türkiye’de 12 Mart askeri müdahelesinin kurduğu faşist baskıları doruğa çıkaran hükümet, Filistin Kurtuluş örgütü saflarında İsrail’le savaşmaya giden Deniz Gezmiş ve iki arkadaşını idam edecek kadar azgındı.

Yunanistan’da 1967’den beri hüküm süren askeri cunta , işkenceleriyle, zindanlarıyla sık sık gündeme geliyordu.

Kıbrıs’ta iki toplumun “Kıbrıs Cumhuriyetini” birlikte yönetmesini öngören anlaşma bozulmuş, EOKA adlı ırkçı örgüt Kıbrıs Türklerine saldırılarını artırmıştı. Kıbrıs, EOKA faşistlerinin askeri darbesine doğru gidiyordu.

Bir çok Arap ülkesinde de darbe yönetimleri vardı.

Önceki savaşlarda İsrail ‘e karşı beceriksiz olan Arap dünyası Amerika’nın elinde oyuncak haline gelmiş, darmadağın olmuştu..

İsrail, bu dağınıklık sonucu, Amerika ve Batı  Avrupa’nın güvencesiyle yerini sağlamlaştırmış, hatta çevre ülkelerin topraklarını işgal etmişti.

Baskı altındaki ülkelerde muhalif olduğu için tehlike altında bulunan pek çok aydın ve öğrenci ile illegal sol oluşumların mensupları, batı ülkelerine kaçmışlardı.

Batı Berlin’de, başta İranlılar, Yunanlılar, Türkler olmak üzere çok sayıda “kaçak”a ev sahipliği yapmıştı.

Batı Berlin üniversitelerinde okuyan birkaç yüz Türk öğrenci, Türkiye Öğrenci Birliği çatısı altında örgütlenmişlerdi. İçlerinde ülkelerindeki kanlı rejimlerden kaçanların da bulunduğu İranlı ve Yunanlı öğrencilerin de benzer örgütleri vardı.

Hala 1968’de Rudi Dutschke önderliğindeki eylemlerin havasını taşıyan Alman öğrenci örgütleriyle de yakın ilişkiler kurmuşlardı.

Bu örgütler, sık sık “ortak eylemler” yaparlardı.

İranlı öğrenciler Şah rejimine karşı, Yunanlılar Cuntaya karşı, Türkler 12 Mart rejimine karşı yürüyüşler, mitingler düzenler, diğerleri de bunlara katılarak desteklerdi.

Yalnızca Batı Berlin’in Alman yönetimi değil, bazı kiliseler de bu eylemlerden rahatsız olurlardı.

Bu eylemlerdeki yürüyüşçüler, bu kiliselerin önünden geçerken, atılan sloganları “bastırmak” için çanlar var güçleriyle çalınır, bir anlamda protestocular protesto edilirdi.

O yıllarda Vietnam için, 1973’de Amerika güdümündeki darbeyle seçilmiş Marksist devlet başkanı Allende’yi deviren Şili cuntasının mağdurları için, İsrail saldırıların baskısı altındaki Filistin halkı için “Uluslararası Dayanışma” adına üniversitelerde, öğrenci yurtlarında bağış kampanyaları düzenlenirdi.

Pek çok ülkeden ilerici, devrimci gençlerin Amerika ve İsrail ile çok fazla ülkedeki darbe yönetimlerine karşı, her bir araya geldiklerinde haykırdıkları bir slogan vardı.

Hoch Die İnternationale Solidaritaet!

(Yaşasın Uluslararası Dayanışma!)

Bu gün de “katillere karşı” Filistin ve İran halkları başta olmak üzere, emperyalizmin zoruyla baskıcı yönetimlerin eline düşmüş pek çok ülkede bu dayanışmaya acil ihtiyaç var.